Akaryakıt Sektörüne Yönelik İncelemelerin Ağır Sonuçları

       Ülkemizde kamunun vergi gelirlerinin büyük ölçüde dolaylı vergilerden oluştuğu bilinmektedir. Dolaylı vergiler içerisindeki en önemli gelir kaynaklarından biri ise akaryakıttan alınan ÖTV ve KDV’dir. Bu nedenle kamu otoritesi akaryakıt sektöründeki vergi kayıp kaçağını en asgari düzeyde tutmak amacıyla sürekli düzenlemeler yapmaktadır.

       Akaryakıt sektöründeki vergi kayıp kaçağını ve sektördeki haksız rekabeti önlemek amacıyla yapılan en temel düzenlemeler; otomasyon sistemi ve marker uygulaması ile bayilerde akaryakıt pompalarına entegre olarak kullanılan yeni nesil ödeme kaydedici cihazların kullanılmasıdır.

       Ülkemizde bu alanda kullanılan otomasyon sistemi belki de dünyada tektir. Bazı Avrupa ülkelerinde akaryakıt dağıtım zincirinin belli aşamalarında otomasyon sistemi bulunmaktadır. Ülkemizde ise akaryakıtın rafineride ikmalinden nihai tüketiciye satışına kadar her aşamada takibini sağlayan otomasyon sistemleri kullanılmakta ve bu aşamaların her birinde ilgili kurumlara bildirim yapılmaktadır.

       Son dönemde akaryakıt sektörüne yönelik yoğun vergi incelemeleri yürütülmekte ve bu incelemelere bağlı olarak mükellefler için faaliyetin geçici olarak durdurulması ve lisans iptalleri gibi ağır sonuçlar doğabilmektedir.

       Akaryakıt sektörüne yönelik son dönemde yürütülmekte olan incelemelerin ilk çıkış noktası, yaklaşık üç buçuk yıl önce yapılan ve kamuoyunda ‘’silici’’ olarak bilinen operasyondur. Bu operasyon kapsamında 50 ilde eşzamanlı olarak akaryakıt dağıtıcı firması, akaryakıt bayi, akaryakıt istasyonu teknik destek firması ve otomasyon yazılım firması olmak üzere yaklaşık 200 noktada vergi müfettişleri ile gelir uzmanlarının katılımıyla aramalar yapılmış, mali nitelikli belgeler ile dijital materyallere el konulmuştur.

       Silici operasyonunda ele geçirilen belge ve materyaller üzerinde yapılan incelemeler neticesinde, bazı mükelleflerce akaryakıt satış verilerinin otomasyon sistemlerine müdahale edilerek silindiği belirlenmiştir. Bu durum, mevcut otomasyon sistemlerinin sektördeki kayıp kaçağı önlemekte tek başına yeterli olmadığını göstermiştir. Bunun üzerine kamu otoritesince sektöre yönelik daha sert yeni düzenlemeler yapılmıştır.  Yeni düzenlemeleri iki başlık halinde incelemek mümkündür;

  • 213. Sayılı Vergi Usul Kanununda Yapılan Değişiklikler,
  • 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanununda Yapılan Değişiklikler.   

       213 Sayılı Vergi Usul Kanununda yapılan değişiklikler ile; kanunda vergi kaçakçılığı suçlarının düzenlendiği 359. Maddeye ‘’ç’’ bendi eklenmiştir. 30.04.2021 tarihinde yürürlüğe giren 359/ç bendi ile özetle; ödeme kaydedici cihaz, donanım ve sistemlere müdahale edilmesi suçunu işleyenlere 3 yıldan 8 yıla hapis cezası öngörülmüştür. Aynı kanunun 367. Maddesi ile, ‘’ç’’ bendinde yazılı suçların işlendiğinin inceleme sırasında tespiti halinde incelemenin tamamlanması beklenmeksizin, inceleme haricinde öğrenilmesi halinde ise incelemeye başlanmaksızın rapor düzenlenerek rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla birlikte Cumhuriyet başsavcılığına bildirimde bulunulacağı ve kamu davasının açılması için incelemenin tamamlanması şartı aranmayacağı hüküm altına alınmıştır.

       5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanununda yapılan değişiklik ile, Petrol Piyasası Kanunu 20. maddesine g bendi eklenmiştir. Buna bent ile özetle; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinin;

       *a-fıkrasındaki muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma,

       *b- fıkrasındaki sahte belge düzenleme veya kullanma,

       *ç- fıkrasındaki ödeme kaydedici cihaz, donanım ve sistemlere müdahale edilmesi suçunu işleyenler hakkında

       Vergi müfettişlerince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmasının yanı sıra Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) da bildirimde bulunması gerektiği belirtilmiştir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu bildirime istinaden söz konusu akaryakıt istasyonlarının faaliyetlerini haklarında açılacak davadaki mahkeme kararı kesinleşinceye kadar durdurmaktadır. Bu süre zarfında söz konusu tesis için başka bir mükellefe de lisans verilmemektedir. Mahkeme kararının sonucuna göre, karar kesinleştiğinde lisans tamamen iptal edilebilmektedir. Ayrıca bu suçlara ilişkin vergi incelemesi sonuçlanıncaya kadar akaryakıt istasyonlarının başka bir mükellefe devredilmesine de izin verilmemektedir.

       Yapılan bu düzenlemelerden sonra, akaryakıt sektörüne yönelik olarak öncelikle dağıtıcı firmalar, ardından bayiler hakkında vergi incelemelerine başlanılmıştır. 

       Yapılan incelemelerde temel olarak Emniyet Genel Müdürlüğünün Plaka Tanıma Sistemi (PTS) verilerinden hareket edilmektedir. Akaryakıt satışına ilişkin fatura ve irsaliyedeki araç plakası ve şoför bilgileri PTS kayıtlarından elde edilen verilerle eşleştirilmektedir. PTS kayıtlarından akaryakıtı taşıyan aracın akaryakıtın nakliyesinin yapıldığı tarihte faturadaki teslimat adresine gitmediği veya farklı bir güzergahta bulunduğu yönünde tespit yapılması durumunda, söz konusu satış faturaları VUK 359. Madde kapsamında sahte belge olarak değerlendirilmektedir.

       Şahsi düşüncemiz, sadece PTS kayıtlarından hareketle bir faturanın sahte olduğuna karar vermek hukuken mümkün olamayacağıdır. Çünkü PTS kayıtları;

       - Akaryakıtı taşıyan aracın aynı teslimat adresine farklı güzergahlardan gidebilmesi,

       - Dorse ve çekicinin farklı plakalar taşıyor olmaları sebebiyle bazı PTS kayıtlarda çekicinin bazı kayıtlarda ise dorsenin plakasının kayda alınmış olması ihtimalinin bulunması,

       - Nakliye sürecinde herhangi bir aşamada dorse ve çekici değişimi yapılabilmesinin pratikte mümkün olması gibi teknik yönden bazı açıkları bünyesinde barındırmaktadır. Hal böyle iken, faturanın sahte olduğunu sadece malın nakliyesine ilişkin bir kayıt olarak nitelendirebileceğimiz PTS kayıtlarına dayanarak ileri sürmek yeterli değildir. Nitekim KDV uygulama genel tebliğinde bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinde araştırılacak hususlar 8 bent halinde tek tek sayılırken, nakliye hususunun geçtiği 2.  bent hükmü;

       ‘’ 2- Belgeye konu mal hareketinin gerçekte olup olmadığının fiili veya kaydi envanter ya da randıman incelemesi, karşıt inceleme ve tespit, nakliye, ödeme/tahsilat vb. kanıtlarla tespiti,’’ şeklindedir.

       Dolayısıyla, yukarıda belirtilen hususlara ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadan, sadece malın nakliyesine ilişkin bir kayıt olan PTS verilerinden hareketle faturanın sahte olduğuna ilişkin karara varılması eksik incelemeye dayanılarak verilmiş bir karar olacaktır.

       Nitekim ilk derece mahkemelerce bu doğrultuda bazı kararlar verildiği de görülmektedir.

       Akaryakıt sektörüne yönelik olarak yürütülmekte olan incelemelerin sonuçları çok ağır olup vergi incelemesi tamamlandıktan sonraki süreçte de mükelleflerin bu konuda uzman kişilerden hukuki yardım almaları kendi yararlarına olacaktır.

       Sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.

 

                                                                                   Musa ÜNAL        

                                                                           Yeminli Mali Müşavir